NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
20 - (1558) حدثنا
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
عبدالله بن
وهب. أخبرني
يونس عن ابن
شهاب. حدثني
عبدالله بن كعب
عن مالك.
أخبره عن
أبيه؛
أنه
تقاضى ابن أبي
حدرد دينا كان
له عليه، في عهد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، في
المسجد.
فارتفعت أصواتهما.
حتى سمعها
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
وهو في بيته.
فخرج إليهما
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حتى كشف
سجف حجرته.
ونادى كعب بن
مالك. فقال (يا
كعب!) فقال:
لبيك! يا رسول
الله! فأشار
إليه بيده أن
ضع الشطر من دينك.
قال كعب: قد
فعلت، يا رسول
الله! قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (قم
فاقضه).
[ش
(سجف) أي سترها.
وفي النهاية:
السجف الستر.
وقيل: لا يسمى
سجفا إلا أن
يكون مشقوق
الوسط كالمصراعين].
{20}
Bize Harmele b. Yahya
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dediki): Bana
Yûnus, İbni Şihâb'dan naklen haber verdi. (Demişki): Bana Abdullah b. Kâ'b b.
Mâlik rivayet etti. Abdullah ona babasından naklen haber vermişki,
Babası, İbni Ebî
Hadred'de olan bir alacağını Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında
mescidde ondan istemiş. Bu münasebetle gürültü kaldırmışlar: hattâ Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) evinde olduğu halde seslerini duymuş da yanlarına
çıkmış; odasının kapı perdesini bile açmış. Ve Kâ'b b. Mâlik'e seslenerek :
«Yâ Ka'b !» demiş. Ka'b:
— Lebbeyk yâ Resûlâllah! mukabelesinde
bulunmuş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona eliyle: Alacağının
yarısını bırak, diye işaret etmiş. Kâ'b :
— Bıraktım yâ Resûlâllah! demiş. Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) İbn-i Ebî Hadred'e :
«Ka!k borcunu öde!»
buyurmuşlar.
21 - (1558) وحدثناه
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا عثمان
بن عمر.
أخبرنا يونس
عن الزهري، عن
عبدالله بن
كعب بن مالك؛
أن كعب بن
مالك أخبره؛
أنه تقاضى دين
له على ابن أبي
حدرد. بمثل
حديث ابن وهب.
{21}
Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim
de rivayet etti. (Dediki): Bize Osman b. Ömer haber verdi. (Dediki): Bize
Yûnus, Zührî'den, o da Abdullah b. Kâ'b b. Mâlik'den naklen haber verdi. Ona da
Kâ'b b. Mâlik haber vermiş ki,
Kendisi İbni Ebî
Hadred'de olan bir alacağını istemiş...
Râvî, İbni Vehb hadîsi
gibi rivayette bulunmuştur.
(1558) - قال
مسلم: وروى
الليث بن سعد:
حدثني جعفر بن
ربيعة عن
عبدالرحمن بن
هرمز، عن
عبدالله بن
كعب بن مالك،
عن كعب ابن
مالك؛
أنه
كان له مال
على عبدالله
بن أبي حدرد
الأسلمي.
فلقيه فلزمه.
فتكلما حتى
ارتفعت
أصواتهما. فمر
بهما رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فقال: يا كعب!
فأشار بيده.
كأنه يقول
النصف. فأخذ
نصفا مما
عليه. وترك
نصفا.
[ش
(قال مسلم:
وروى الليث)
هذا أحد
الأحاديث المقطوعة
في صحيح مسلم.
ويسمى معلقا.
وسبق في
التيمم مثله
بهذا الإسناد.
وهذا الحديث
المذكور هنا،
متصل عن
الليث. رواه
البخاري في
صحيحه].
{…}
Müslim der ki: Leys b.
Sa'd da rivayet etti. (Dediki): Bana Ca'fer b. Rabîa, Abdurrahman b.
Hürmüz'den, o 4a Abdullah b. Kâ'b b. Mâlik'den, o da Kâ'b b. Mâlik'den naklen
rivayet etti ki,
Kâ'b'ın, Abdullah b. Ebî
Hadred-i Eslemî'de alacağı varmış. Bir ara ona tesadüf ederek yakasına
yapışmış. Ve konuşmuşlar; hattâ sesleri yükselmiş. Derken yanlarına Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uğramış ve:
«Yâ Kâ'b!» demiş; ve
eliyle: Yarısını bırak der gibi işaret buyurmuş. O da alacağının yarısını
almış; yarısını bırakmış.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«Salât», «Sulh», «Eşhas» ve «Mülâzeme» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî
«Kadâyâ»da; İbni Mâce «Ahkâm» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Şatr: Yarı ve cüz'
mânâlarına gelir. Burada yarı mânâsına kullanılmıştır. Nitekim rivayetlerin
birinde tasrîh de edilmiştir.
Hadîsin bir
rivayetinde; «Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanlarına çıkmış»
denilmiş; diğer rivayette bunun yerine: «Yanlarına uğramış» ifâdesi
kullanılmıştır. Halbuki çıkmak başka uğramak başkadır. Bu ciheti nazar-ı
itibara alan bâzı ulema iki rivayetin arasını bulmuş ve: »-İhtimâl Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) evvelâ onlara tesadüf ederek yanlarına uğramış;
sonra Kâ'b (Radiyallahu anh) hasmını muhakeme için getirdiğinde yüksek sesle
konuştuklarını duyunca yanlarına çıkmıştır.» demişlerdir. Aynî'ye göre
rivayetlerin arasını bulmak için ; «Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
onların seslerim işitince evinden çıkmış ve yanlarına uğramıştır.» demek daha
muvafıktır; çünkü hadîsler birbirini tefsir ederler. Bu hâl muhtelif yollardan
rivayet olunan bir hadîste çok vâki' olur.
Sicf veya Secf: Perde
demektir. Bazılarına göre kapının iki kanadı yerine takılan iki parça perdedir.